1 Şubat 2016 Pazartesi

MOMO






1.  İÇERİK (YAZARIN TANIMI)

   Michael Ende


       12 Kasım 1929’da Almanya’da dünyaya gelen yazar ailesinin tek çocuğudur. Ailesiyle birlikte altı yaşındayken Münih’in kuzeyinde sanatçıların yoğun olarak yaşadığı. Schwabing ilçesine taşınırlar. Edebi ve sanatsal açıdan zengin olan bu ortam yazarın ilerideki edebi kişiliğini etkilemiştir.
      
       Yazar hayatına 1920’lerde senaryo yazarak başlayan M. Ende’nin en çok ses getiren kitabı 1979’da yayımlanan “Bitmeyecek Öykü” adlı romanıdır. “Momo” adlı kitabı da çok ses getiren eserleri arasındadır.

       20. yüzyılın en popüler Alman yazarlarından biri olan M. Ende, çocuk kitaplarında büyük oranda başarılıdır. “Hikayelerimi içimdeki çocuk ve hepimiz için anlatıyorum ve benim kitaplarım 8-80 yaş arasındaki tüm çocuklar içindir.” Demiştir.

3.  İÇERİK (ALINTILAR)



Kitap, kimi bölümlerde belli resimlerle zenginleştirilmiştir. Bu resimler üzerinde özellikle durulan noktaları içermektedir.

1)                           
                                   Üç kardeşler, otururlar bir evde
Hiç benzemez birbirine üçü de.
Sen onları ayırt edeyim derken,
Dönüşürler çabucak birbirlerine.
Birincisi evde yoktur, gelecek.
İkincisi çıkmış gitmiş, dönmeyecek.
Üçünden en küçüğü evdedir.
O olmazsa her ikisi ne edecek?
Bildiğimiz sadece üçüncüdür.
Çünkü birinci ikinciye dönüşmüştür.
Sen tam onu görüyorum derken,
Bakarsın ki, kardeşi görünmüştür.
Söyle şimdi: Üçü tek bir kişi mi?
Yoksa iki veya hiçbir kişi mi?
Adlarını bana sayabilirsin.
Üç kudretli hükümdarı bilirsin,
Bir ülkeye üçü birden hükmeder.
Ülkeyle bütünleşip bir eder.”

2)     “Öyle mi dersin? Ben onlara bunu dağıttığım her saat başında söylüyorum, ama korkarım ki onlar işitmek istemiyorlar. İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar. Bu da bir bilmece.”

3)     “Senin görüp duyduğun şeyler, insanların zamanı değildi Momo” dedi Hora Usta, “bu yalnız senin kendi zamanındı. Her insanın içinde senin az önce gördüğün yer gibi bir yer vardır. Ama oraya yalnızca benim gördüklerim erişebilir. Ve bildiğimiz gözle orası görülmez.”

4)     Demek Hora Usta sözcüklerin ilk önce içinde doğup olgunlaşması gerekiyor derken, bunu anlatmak istemişti!

5)     Oyunları onlara bakıcıları öğretiyor ve bu oyunlar hep yararlı bir hizmet şeklinde oluyordu. Ama bu şeyler olurken de bazı şeyleri unutmaları gerekmişti. Neleri derseniz; sevinmeyi, hayal kurmayı ve heyecanlanmayı unuttular.

6)     Çocukların yüzleri yavaş yavaş küçük birer zaman tasarrufçusuna benzemeye başladı. Kendilerinden beklenen şeyleri asık yüzle, can sıkıntısıyla ve düşmanca tavırlarla yapıyorlardı. Kendi hallerine bırakıldıkları zamansa ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Akıllarına hiçbir şey gelmiyordu.

7)     Kassiopeia’nın sırtında şu sözcük belirdi: “GEÇTİ.” Yaşamında ilk kez olarak Momo bu sözün de demek olduğunu bütün şiddetiyle anlamıştı. Yüreği sıkıştı.
“Ama” dedi, “ben hâlâ buradayım …”

8)     “Görüyorsun ya” diyerek acı acı güldü Gigi, “bak, ne hala geldim. İstesem bile artık geri dönemem. Artık geçti. Gigi hep aynı Gigi’dir derdim. Hatırlıyor musun? Ama Gigi aynı kalamadı. Sana şunu söyleyeyim Momo, hayatta en tehlikeli şey, gerçekleşmiş hayallerdir. Hele benimki gibi olursa! Artık hayal edecek hiçbir şeyim kalmadı. Sizlere dönsem bile artık orada hiçbir işe yaramam. Her şeyden bıktım ben.”

9)     “Ama bir hayal yoksulu olmayı asla istemem. Hayır, Momo – bu cehennemden farksız. Bunun için olduğum yerde kalmayı yeğliyorum. Bu da bir cehennem gerçi, ama biraz daha rahat. Sana da neler anlatıyorum. Sen bütün bunları anlayamazsın daha.”
Momo yalnızca ona bakmakla yetindi. Anladığı tek şey, Gigi’nin hasta olduğuydu, hem de ağır hastaydı. Bu işte de duman adamların parmağı olduğunu sezdi. Ama Gigi istemedikçe ona nasıl yardım edebilirdi ki.

10)    “İşte bu depolarından devamlı yararlanırlar. Çiçeklerin yapraklarını koparır, iyice kurutur ve gri bir renk alınca da bunları kıvırıp sigaralarını yaparlar. Bu ana kadar yapraklarında bir damla olsun hâlâ hayat belirtisi vardır. Ama onlar canlı zamanı sevmedikleri için sigaralarını yakar ve içerler. Zaman yalnızca o vakit gerçekten ölür. Görüyorsun ya, duman adamlar varlıklarını işte bu şekilde, insanların ölü zamanlarından yararlanarak sürdürür.”    

4. İÇERİK (ÖZGÜNLÜĞÜ)


       Başkahramanlarını Momo, Çöpçü Beppo ve Turist Rehberi Gigi’nin oluşturduğu kitap, çocuk yurdundan kaçan Momo’nun yoksul mahalledeki eski amfiteatr içine yerleşmesiyle başlar. Zamanla mahalledeki insanlar Momo’yu çok sever. Onun için kaldığı yeri düzenlerler. Çok iyi bir dinleyici olan Momo etrafındaki hemen herkesle dost olmuştur. Öyle ki insanlar arasında “Momo’ya yöro” deyimi oluşmuştur. Şehirde duman adamlar ismiyle bir grup, insanları zamanları tasarruf etmeye yönlendirerek, kurdukları “Zaman Tasarruf Şirketi’ni” bu insanların zamanlarıyla depolayarak insanlardan zamanları çalmaktadırlar. Zamanla şehrin büyük bir kısmı bu zaman hırsızlarının tuzağına düşer. Zamanlarını tasarruf etmeye çalışırken; daha somurtkan, can sıkıcı, işlerini sevmeyerek yapan, insanlara daha vakit ayıran, kimseye değer vermeyen bir toplum oluşur. Bunun sonucu olarak şehir daha da betonlaşır, mekanikleşir. Çocukların yaşam alanı daralır. Duman adamları en çok rahatsız eder de birkaç parça eşyayla Momo önderliğinde çok yaratıcı, sıra dışı oyunla oynayan, hayal kuran, merak eden bu çocuklardır. Ancak zamanla bütün şehri etkileri altına alan bu Duman Adamları çocukları Çocuk Deposuna toplayarak kendilerince bu çözüme de çare bulurlar. Herkesi bir şekilde tuzaklarına düşürerek istediklerini yaptıran bu Duman Adamları yani zaman hırsızları çetesini sevgisiyle Hora Usta ve kaplumbağa Kossiopeia yardımıyla Momo yenilgiye uğratır. Zamanın insanın yüreğinde olan ve sevgiyle hayat bulduğunu anlatan kitap tüm şehrin zaman özgürlüğüyle son bulurken, Momo dostları olan çöpçü Beppo, asıl adı Girolomo olan Turist Rehberi Gigi ve arkadaşlarına kavuşmuştur.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder